Çok İnsan ve Eski Musikimiz

Selman BENLİOĞLU

Yahya Kemal’in bilhassa müzisyenler arasında, hiç değilse müzik kültürüne ilişkin yazılarda bir motto hâline gelmiş meşhur beytini hatırlayacaksınız. Ne diyordu? Çok insan anlayamaz eski musikimizden/ Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden. Bu iddialı ifadeyi müellifin duygu ve düşünce dünyasında bir yere oturtabiliriz kuşkusuz. Bu beyitle başlayan “Eski Musiki” başlıklı şiiri zaten bir yönüyle gelişip serpilmiş, Dede Efendi’nin “son kudretiyle parlattı”ğı ve onun vefatıyla kapanmış bir musiki serencamına güzelleme gibidir.

Yazarın niyeti nedir bilemesem de kendi adıma şöyle bir itirafta bulunabilirim. Yirmili yaşlarımın başında “eski musiki” ile meşgul biri olarak bu mısraları duymak beni içten içe bir gurura sevk ediyordu. Öyle ya, çok insanın anlayamadığı/anlayamayacağı bu müziği biraz biliyordum ve bu sayede “biz”den bir şeyler anlayabilirdim. Sanki “biz” denen bu seçkin güruha iki makam, üç dört peşrev geçmekle kelepir bir bilet bulmuş gibiydim. Neyse ki -ve şükür ki- bu yanılsama, kendi içinde bir zemini olan bu ifadenin benim için bir imtiyaz devşirme aracına dönüşmesi, çok uzun sürmedi. Ancak görebildiğim kadarıyla müzik âleminde hâlen bu beytin büyüleyici havası sürüyor.

Peki biraz deşecek olursak acaba bu ifadelerin altından neler çıkarabiliriz? Evvelâ “çok insan anlayamaz” derken bir durum tespiti mi, bir üst kültür vurgusu mu yapılıyor? “Eski musikimiz” ifadesinden bu geleneğin hitama erdiği, müzelik olduğu sonucunu mu çıkarmalıyız? “Kökü mazide olan âtî” ise şair, bu müziğin bir geleceği (âtîsi) olduğunu düşünüyor mu? Ve nihayet “biz” kim?

Hazır soruları sıralamışken bazı çağrışımları da dillendirebiliriz belki. Çok insan anlasa/anlayabilse eski musikimizden, acaba “biz” bu durumdan memnun olacak mı? Klasik, seçkin, elit olması, zor anlaşılması, derin manalarla yüklü olduğu fikri, sürekli olarak kulenin duvarlarına bir sıra daha örmek demek bir yönüyle. Doğrusu adına her ne dersek diyelim bu müzikle meşgul olanların kahir ekseriyetinde, zevk ettiklerinin geniş kitlelere yayılması ile ilgili ciddi bir çekincenin olduğunu iddia etsek abartı olmayacaktır sanıyorum.

Cevaplardan ziyade soruların etrafında dolaştığımızın farkında olarak, yine soruyla bitirelim: Bu musikiden anlamak acaba, müzisyen gururunu okşadığı şekliyle, makamını, usulünü, perdesini, komasını bilmek/duymak/çalmak/basmak mı? Sahi, müziği anlamak ne ki?

Perdesiz Bağımsız Türk Musikisi Dergisi’nde yayınlanan tüm yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.