Caz Müzik Türkiye’de ‘Yabancı’ Mı Kaldı?

Gökay GEÇGEL

Cazı tek kelimeyle anlatmak zorunda olsak herhalde “doğaçlama” kelimesini seçmek yanlış olmaz. Öyle ki müzisyenlerin tüm parça boyunca sıra sıra çaldıkları doğaçlama soloları dinlemek, bu sololar çalınırken arkada eşlik eden diğer enstrümanların yaptıklarını dinlemek her müzisyen için şüphesiz ufuk açıcı ve keyifli bir etkinliktir.

Türk müziği, nota sistemi olarak cazın ana vatanı diyebileceğimiz Amerika’nın kullandığı nota sisteminden farklı bir sistem kullanır. Amerika’da ya da Avrupa’da notalar arasını eşit parçalara bölüp toplam 12 nota elde etmişlerken bizim coğrafyamızda notalar arasında iki aralıktan daha fazlası vardır ve bu aralıklara koma denmektedir.

Caz dünyaya yayıldığında Türkiye de bundan nasibini almış ve usta caz müzisyenleri yetiştirip “Türkiye Cazı” diyebileceğimiz bir stil oluşturmuşlardır. Bu stilin içinde batı üslubuyla çalan müzisyenlere ek olarak bir de caz müziğe bu topraklardan bir şeyler katmak isteyenler de olmuştur. Bu konuda tabii ilk akla gelen bu sentezin en önemli isimlerinden Erkan Oğur olacaktır.

Erkan Oğur bu sentezi yapmakla da kalmayıp aslında Batı çalgısı olan gitara perdesiz bir klavye ekleyip gitarı tampereman sistemle sınırlı olmaktan çıkarıp ona yepyeni bir boyut kazandırmıştır. Erkan Oğur’un yaptıkları ile etkilediği binlerce insanı, değiştirdiği düşünce yapısını, belki ön yargılı olan bazı kesimleri bu ‘diğer’ müzikle barıştırmış olması gibi sonuçlardan bahsetmeyeceğiz ama Oğur, yaptığı “sentez” ile dünyayı da etkilemiş, gerek solo ve gerekse çeşitli müzisyenlerle farklı tarzlarda eser bırakmıştır. Bu eserlerin genelinin belki ortak diyebileceğimiz tek noktası doğuş olarak Batı olan stillere entegre olmuş bu toprakların müzik cümleleridir.

Caz, kabaca söylemek gerekirse ‘head’ ya da ‘chorus’ denilen ‘nakarat’ diye çevirebileceğimiz bir formun tekrarlandığı ve yazılı olan melodi çalındıktan sonra bu form üzerine yapılan doğaçlamaların ana unsur olduğu bir tarzdır. İşte burada sorulması gereken şey bir Türk Müziği müzisyeninin anlatılan bu yapıya kendini nerede ve nasıl katmış olduğudur. Türk Caz sahnesine baktığımızda Kerem Görsev, Ferit Odman, Ayşe Tütüncü gibi daha çok batı stilinde çalan müzisyenlerin yanında birde Önder Foçan, Anıl Şallıel, Kam Grubu, Bilal Karaman, Sarp Maden, Cenk Erdoğan gibi iki müzik sistemini birleştirmeye biraz daha yakın müzisyenleri görürüz. Peki bu bizim denebilecek ezgilerimizi, fikirlerimizi caz müziğe ekleyenler bunu nasıl yapmışlardır?

Ana konumuz, yani bu “sentez” işi için kullanılmış olan dinlediğimiz birkaç yöntem var aslında. Tabii bu konuda tüm parça Batı stilinde çalınırken belki birkaç ölçülük cümlede komalı notalar kullanılmasından ya da bu esintiyi bir şekilde komasız olarak verme çabalarından bahsetmiyoruz. Bu zaten sık karşılaştığımız, doğaçlamanın anlık ruhuna da uygun diyebileceğimiz bir şey; bu topraklarda doğmuş ve yaşayan herkesin bir şekilde kulağında bu ezgiler var ne de olsa.

Gözlemlerime göre, ‘Head’ denilen kısmını doğrudan bir türkünün nakaratı olarak kullanmak bu sentez adına daha yaygın bir yöntem. Somutlaştırmak gerekirse Bilal Karaman “Çayeli’nden Öteye” adlı türkünün nakaratını çalıp daha sonra burada kullanılan akor yürüyüşlerini, yani parçanın armonisini kullanarak doğaçlayıp sonra tekrar türkünün bilindik nakaratına bağlayıp parçayı bitirmiştir bir kayıtta. Tabii bunun gibi bir sürü örnek vardır ve enstrümantal olmasına da gerek yoktur. Eylül Erten “Sen Bir Aysın” isimli türküyü, Jülide Özçelik ve Cem Tuncer “Yalan Dünya”, “Şu Yalta’dan Taş Yükledim” gibi birçok türküyü caz stilinde rearmonize edip parçanın sololarında caz deyince akla ilk gelen şeyi çalmışlardır. Cem Tuncer’in düzenlediği Jazz Istanbul isimli albümler bunun önemli örneklerindendir.

Önder Foçan, Swing A La Turc isimli albümünde yukarda dediğimiz nakarat kullanmaya ek olarak ney gibi direkt Türk Müziği çalgılarını da orkestraya katmıştır ve albümde kullanılan ezgiler de genelde bizdendir. Bu şekilde caz müzikte Türk etkisi direkt görülmektedir. Albümde yer yer Batı stili sololar, bu stilin arasında yer yer Türkî cümleler ya da Türkî tınlayan denilebilecek dizilerle istenilen etki verilmeye çalışılmıştır. Anıl Şallıel, Türk Caz Musikisi isimli eserinde dizi kullanımına örnek teşkil edecek bir ürün bırakmanın yanı sıra cümlelerin anlık Türkî tınlamasına da örnek verir. Eserde ayrıca hiç Batı’ya kaymayan tavrıyla parçanın çok önemli bir unsuru olarak bağlamaya da yer açılmıştır.          Anlattığımız şekilde “direkt entegre” girişimlerinin yanında bunlardan farklı olarak Sarp Maden bir parçanın, Batı stilinde bestelenmiş bir eserin üzerine solo çalarken müzikal cümlenin içine komalı birkaç nota serpiştirir. Böylece genel olarak Batı duyulmuş parça bir anlık için bizden duyulmaya başlar. Doğaçlama, müzisyenin konsantre olmuş bir şekilde içini dökme sanatıdır. Belki de bu topraklarda doğup büyümüş olan Sarp Maden, o an dinleyicilerine içini dökerken ister istemez köklerini yansıtmak zorunda kalıyordur. Bir insanın, kendini tamamen hissiyatına bıraktığı en konsantre anında beslendiği en özel noktanın içinde kendini yetiştirdiği kültür olduğu düşünülemez mi?

Dinleme Önerisi:

Perdesiz Bağımsız Türk Musikisi Dergisi’nde yayınlanan tüm yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.