Türk Müziğinde Enstrüman Çalışma Şekline ve Gerekliliklerine Dair Bir Bakış Açısı

Paşa GÜVEN

20. yüzyıl ile birlikte Türk müziğindeki icracılıkta virtüözite ve resital kavramı yadsınamaz bir önem kazanmıştır. Saz musıkisinin en önemli icracılarından Tanburi Cemil Bey, bir enstrümana ithafen müzik yazmış ve bir Türk müziği enstrümanı ile ilk kez resital vermiş olan Şerif Muhiddin Targan,  erken Cumhuriyet dönemindeki şark musikisine olan bakış açısının inadına musıkinin asaletine göze hitabı da katıp frak giyerek tek başına solist olarak ilk konseri vermiş olan Münir Nurettin Selçuk; hiçbir metodu, öğrencisi ve görüntülü bir kaydı olmamasına rağmen yalnızca ses kayıtları ile bir ekol yaratmış olan Yorgo Bacanos ve daha nice manevi hocamızın fazlalıkla bu dönemde yaşadıklarını görmekteyiz.

Peki virtüözite nedir? Yalnızca çok hızlı çalabilmek midir? Ya da “sazını yenmek” diye tabir ettiğimiz ileri bir tekniğe sahip olmak mı? Veya müzikteki nüansları yerli yerinde ve yeterli şekilde kullanmak ya da bir başka deyişle “duygulu çalmak” mıdır? Aslına bakarsanız bunların tümünü kapsar da diyebiliriz.

Enstrüman öğrenir iken, tüm ustalarımızın değindiği ve bizlere yegâne tavsiye ettiği şey virtüözitenin, hızlı çalmak manâsına gelen acelite ile karıştırılmaması gerektiğidir. Bir enstrümana virtüözite mertebesinde hâkim olabilmek için teknik çalışma elbette ki çok önemlidir. Enstrüman tutuşu ile başlayan yolculuk, akabinde akord ve perde düzenini kavramaya yarayan mini ama temel egzersizler ile devam eder. Türk müziği eğitiminin “meşk” usulü ile oluşunun getirdiği enstrüman çalışmasına dair olan bakış açısının, olabildiğince fazla eser geçebilmek ve repertuvarı tanımak olduğu düşünülebilir.  Bu yol ile bir nevi Türk musikisinde karşılaşabilecek müzik cümlelerine de mümkün olduğunca hazırlıklı olma durumu sağlanmaktadır. Türk musikisinin olmazsa olmazı olarak nitelendirilebilecek olan bu durumun varlığı, öğrencinin enstrüman öğrenimine karşı bakış açısında ek bir kavramsallaştırma oluşturulmasını kısıtlamaktadır. Burada değinilmek istenen; yeni icracı adayına, öğrenimi sırasında ek olarak yapması gerektiği düşünülen tavsiyelerdir.

Enstrüman icracılığında tekniğin de önemliliği unsuruna değinmiştik. Bir enstrümanın ses sahasına ve belki daha fazlasına tekniksel anlamda sahip olabilmek hem müzikte hem icracılıkta yaratıcılığı ve duyguyu da beraberinde getirecektir. Evet; teknik her şey demek değildir. Ancak teknik olmadan da yapabileceklerimiz oldukça sınırlıdır. Bu da bizi virtüözite kavramından daha en başında uzaklaştırmaktadır. Parmakların zihindeki duyguya, kompozisyona, nüansa ve ifadeye cevap verebilmesi için tekniksel yeterlilik gerekmektedir. Tekniğin yetersiz kaldığı yerde, zihindeki müziğin yaratıcılığı kısırlaşır. Enstrüman öğretiminde tavsiye edilen gerek dizi çalışmaları gerekse parmak bağımsızlaştırmaya yönelik egzersizler, kısacası gelişime katkı sağlayacak tüm etütler, icracı için oldukça faydalı ve ufuk açıcıdır. Etütlere karşı ön yargı içerisinde olmak, icracının tekniksel donanımının oluşmasına engel olacak ve tüm icra anlayışının kısıtlanmasına neden olacaktır.

Etütler genel olarak monoton bir çalışma sistemine sahiptir. Bu durum icracının sabır ve motivasyonunu kaybetmesine yol açmaktadır. Ancak icracı, elde edeceği sonucu göz önüne alarak, motivasyonunu yüksek tutmalıdır. Parmakların zihindeki müziğe cevap verebilmesi için icracının kendini geliştirmesinin şart olduğu gerçeği, bir anlamda etüt çalışmalarının önemini göstermektedir.

Bir enstrüman için yazılmış etütler, karşılaşılacak melodik olasılıklar için hazırlıklı olmayı ve tuşeye hâkim olmayı hedefler. Ancak her enstrümanın tekniksel yapısının ve zorluğunun farklı olması, bize yeni etüt olanakları sağlar. Örneğin bir ud icracısının hayal edebileceği parmak pozisyonları, ud için yazılmış olan etütler ve icracının çalışacağı repertuvar ile sınırlı kalır. Bunun yanında bir kanun icracısını tekniksel olarak zorlayacak olan pozisyonlar çok farklıdır. Kanun için kolay olan bir melodi, ud tuşesi üzerinde zorlayıcı olabilmektedir. Eğer ki bir ud icracısı, kanun enstrümanının tekniksel yapısı düşünülerek oluşturulmuş pasajları etüt edinip çalışır ise, kendine tuşe üzerinde pozisyon yaratma konusunda yeni beceriler kazandıracaktır.

İcracı, aynı zamanda enstrümanına tekniksel olarak benzeyen başka enstrümanların etütlerini çalışabilir. Örneğin ud ile gitar, akord sistemi ve tuşe gibi enstrümanın icra şeklini oluşturan özellikler yönünden birçok benzerliğe sahiptir. Ud icracısı, gitar için yazılmış etütlerden udun yapısında icrası mümkün olanları seçip uygulayarak icra anlayışına farklı bir bakış açısı kazandırabilir.

Etütlerin yanı sıra bir icracı kendi enstrümanı ile yapılabileceği başka müzik türlerini de araştırmalı ve bu alanlarda da çalışmalar yapmalıdır. İcracı klasik bir icra anlayışını benimseyecek olsa dahi neoklasik, modern, fantezi, popüler, başka toplumların müzikleri vb. gibi türleri bilmeli, enstrümanıyla icra edebilir vaziyette olmalı veya bu icraları, ufkunu genişletebilmek için denemelidir.

Enstrümanda virtüözlük, enstrümanın kapasitesini keşfetmeden ve onu farklı alanlarda denemeden mümkün olmayacaktır. Eğer ki yalnızca klasik Türk müziği eserlerinden oluşan bir repertuvar çalışarak enstrümanistlik bir icracılık seviyesine taşınırsa, yalnızca iyi bir klasik Türk müziği repertuvarı icrasısı olunur. Ancak virtüözite; enstrümanın keşfini gerektirir. 

Farklı tarz ve alanlarda yapılan çalışmalar yaratıcılığı ve icra anlayışında üreticilik için hayal gücünü genişletecektir. Yapılan etütler ise fikir olarak zenginleşmiş olan zihnin ürettiği müziğin dışa vurulmasında parmakları özgür kılacaktır.

Perdesiz Bağımsız Türk Musikisi Dergisi’nde yayınlanan tüm yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.