Seren KOÇOĞLU
George Gershwin, Amerikan ve Dünya müziğinin en başarılı ve en modern müzisyenlerindendir. Günümüzün müzikallerinin yapımında ve gelişiminde önemli bir yeri olan dehalardandır. 20. yüzyılın başında caz, blues ve klasik müziği harika bir şekilde birleştiren besteci, müzikallerde hikâyeyi ve müziği birleştirerek yepyeni bir şekilde yapılabileceğini ortaya koymuştur. Onun sayesinde sadece eğlendirici olmaktan çıkıp, sanatsal anlam da kazanmışlardır. Aynı zamanda dünyanın diğer yerlerindeki müzikallere de örnek teşkil ederek yepyeni bir ufuk açmıştır. Bu yazımda kendisinin etkilerini ve bizlere kattığı değerleri anlatmaya çalışacağım.

Müzikal eserlerini bambaşka bir şekilde kendine has tarzı ile Amerikan gösteri dünyasının tüm simasını yeniden şekillendiren kişi olmayı başarmıştır. Broadway için kaleme aldığı yapıtlarda, cazı müzikal bir şaheser olarak entegre etmiş ve her döneme hitap eden özü yakalayarak yaratmıştır.
En önemli eserlerinden biri “Girl Crazy”dir. Müzikaldeki “I Got Rhythm” şarkısı dönemin cazıdır ve de yepyeni bir alt yapı ile ortaya konmuştur. Yalnızca Amerikan Broadway tarzında olmamakla birlikte caz müziğinin de temelini oluşturan eserler arasına girmiştir.
Başka bir önemli kavşak olan bir diğer eseri olan “Porgy and Bess”, ustanın zirve noktasının muhteşem bir ürünüdür.
Afrika asıllı Amerikalıların kültürel ve halk müzikleri ile o günün popüler caz, blues akımlarını çok güzel bir şekilde harmanlayarak ortaya koyduğu en büyük yapıtlarındandır. Müzikalin, “Summertime” adlı şarkısı, bunun en büyük delillerinden birisidir. Gershwin bir yandan o güne kadar sadece halk müziği olarak görülen Amerikan kültürünü gerçek anlamda tüm dünyaya tanıtıp kabul ettirmiş biridir.
G.Gershwin’in ünü, sadece kendi ülkesi ile sınırlı kalmamıştır. Etkisi tüm dünyaya yayılmıştır. Sayesinde birçok besteci ondan ve tarzından ilham alarak çok güzel eserler ortaya koyabilmişlerdir. Deha kelimesini fazlası ile hak etmektedir. Kendisi herkesin ve her kesimin anlayabileceği bir müzik dili yaratmıştır. Fransa’da ayrı bir ilgi ve alaka gösterilen besteci, gittiği bu ülkede o dönemin birçok ünlü klasik ve modern bestecisi ile tanışmış onlarla bilgi alışverişinde bulunmuştur. Bunlardan bazıları Debussy ve Ravel’ dir.
Avrupa döneminde Fransızlar ile karşılıklı etkileşimi olmuştur. Bu dönemde “An American in Paris”i yaratarak Amerika’da yarattığı tarzı ile Avrupa’ nın sanatını harmanlamış, böylece eserlerini bambaşka bir seviyeye çıkartmıştır. Bu eser onu tüm dünyaya tanıtan en önemli yapıtlarından olmuştur. Birçok kez sinemaya uyarlanmış ve halen izlenmekten keyif alınan klasikler arasında yerini almıştır. Ginger Rogers’ın oynadığı versiyonunu izlemenizi tavsiye ederim.
Üstadın yapıtları eğlence olarak bakılan müzikallerin nasıl popüler müzik ve dram içeren bölümler ile harmanlanıp sanatsal ağırlık kazandırılarak yeni bir akım ortaya koyduğunu göstermektedir. Avrupa ve dünyanın geri kalan kısmına onun bu ileri görüşlü ve zamanın çok ilerisindeki bakış açısı, birçok kişiye ve sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Cazı sadece Amerikan cazı olarak düşünmemek gerekir. Fas’ın bile kendine özgü cazı varsa, müziklerinde kendilerine ait unsurları eserlerinde kullandıklarını görmekteyiz.
G.Gershwin’ in, bir zamanlar sadece eğlence amaçlı yapılan, sanatsal değeri bulunmayan müzikal eserlere kattığı ve tüm dünyanın da artık derinliği olan eserler olarak baktığı müzikallere etkisi çok büyüktür. Sanatsal bir bakış ile halk türü eğlence odaklı ve değeri küçümsenen iki ayrı şeyi alıp bu derece anlamlı derinliği olan bir güzelliğe dönüştürmesine onun sayesinde kavuştuk. Artık tüm dünya en büyük sanat eserleri olarak müzikalleri görmektedir. Onun yolunda çok güzel eserler günümüzde hak ettikleri yeri alabilmektedirler.
Bestecinin yapıtları günümüz müzikal sahne sanatlarının evrensel tanımı niteliğindedir. Zerafet, modernlik, ezgisel zenginlik ve toplumsal farklılıklar açısından Amerikan ve Dünya’nın müzikal eserler anlamında en muhteşem dönemini başlatmıştır. Onun ilhamı sayesinde birçok genç besteci ve müzisyen ortaya çıkmıştır. Stephen Sondheim, Andrew Lloyd Webber, Leonard Bernstein bunlardan sadece birkaçıdır.
Sonuç olarak sanatçı, Amerikan ve Dünya müzikal tarihinde yepyeni bir devrin başlamasını sağlayan bir yol ayrımı ve başlangıç noktası olmuştur. Dönemin halk ve popüler müzikleri ile klasik müziği tek bir çatı altında toplayıp ayrıca anlatının dramatik etkisini de ortaya koyarak, sanatsal yönde değeri olan muhteşem eserleri ile yepyeni bir yol haritasını bizlere hediye etmiştir. Onun yapıtları günümüzde bile müzikal eserler hazırlayan sanatçılara ruh ve güç vermeye devam etmektedir.
Eskiden sadece eğlendirme aracı olarak görülen müzikallere, ondan sonra kimse eskisi gibi bakamamıştır. Hatta günümüzde en sanatsal çalışmalar ve en zorlu sahne gösterileri, müzikallerdir. Müziğin kutsal gücü ile sahne sanatlarını öyle bir hale getirip karşımıza koymuştur ki; ömründe bir kere müzikal izleyen bir kimse artık o eseri unutamayacak hale gelmiştir. En az büyük besteciler kadar değerli olan sanatçıyı, hak ettiği değeri ya da onunla alakalı bilinmesi gerekenleri çok insan bilmekte fakat bilmeden sadece hayran kalarak onun eserlerini ya da kendisinin yolundan ilerlemiş insanların eserlerini onu tanımadan hayranlıkla izlemeleri de benim bakış açıma göre ayrıca bir hüzün içermekte… Nedense sanat dünyasında hak edenlerden çok, hak etmeyenler tanınır…
Saygılarımla…
KAYNAKÇA
https://en.wikipedia.org/wiki/Porgy_and_Bess