Toplum İçin…

Bir Yazı Dizisi: Sosyal Yaşam Değişiminin Mûsikîmize Etkisi
Toplum İçin...

Bir Yazı Dizisi: Sosyal Yaşam Değişiminin Mûsikîmize Etkisi

Hasan Zahid YURDAGÜL 20. yüzyılda yaşamış, Hoca Cahit Gözkan gibi hem tasavvuf alanında hem mûsikî sanatında bir büyüğü yetiştiren Muhterem Ahmet Mükerrem Akıncı hocamızın; “Mûsikî, tezhîb-i ahlak ve i’tilâ-yı ruhun vâsıtasındandır” kelâm-ı kibarından; mûsikîmizin ahlakı süsleyen ve ruhu yükselten bir vesile olduğunu anlıyoruz. Peki bu derece hayra vesile olan bir sanat nereden zuhur etmiş olabilir?  Hz. Mevlânâ Mûsikîyi; Bezm-i elest’te Rabbimizin ruhlarımıza yönelttiği soru ve ruhlarımızın verdiği cevabı bu hadisenin sesi yahut dili olarak anlatmıştır. Bu şekilde mûsikîmizin kaynağının insan eliyle değil de kudsî bir kaynak olduğunu daha çarpıcı bir şekilde anlamaktayız. Hz. Mevlânâ bu düşünceden ötürü mûsikîyi “Elest bezminin âvâzesi” ve “Cennet kapılarının açılış sesi” olar...
Bestekârlık ve Ruh
Toplum İçin...

Bestekârlık ve Ruh

Serkan KAMACI Beste, adı üstünde kilit demek, içten gelen nağmeleri bir notaya bağlayıp onun ömrünü uzatmak diğer bir ifadeyle kaybolmasını engellemek. Resim yapmak için renkleri bilmek nasıl gerekliyse beste yapmak için de elbette sesleri ve birbiriyle olan münasebetlerini bilmek gereklidir. Örneğin şarkı bestelemek isteniyorsa bestekârın sesleri ve edebiyat bilmesi önemlidir; bestekarın şiir sanatını çok iyi bilmesi, aruz veznini, şiirin bütün yönlerini çok iyi biliyor olması lazım. Yine sözlü eser bestekârının, güfte sahibinin hayatıyla ilgili çok detaylı bilgiye sahip olması da başka bir mecburiyettir. Onun yaşadığı ortamı ve o şiiri söylerken nasıl bir duygu içinde olabileceğini tahmin ederek yapacağı besteyi o güftenin ahengine uygun bir makam seçerek yapması lazım. Misal olarak ...
Çok İnsan ve Eski Musikimiz
Toplum İçin...

Çok İnsan ve Eski Musikimiz

Selman BENLİOĞLU Yahya Kemal’in bilhassa müzisyenler arasında, hiç değilse müzik kültürüne ilişkin yazılarda bir motto hâline gelmiş meşhur beytini hatırlayacaksınız. Ne diyordu? Çok insan anlayamaz eski musikimizden/ Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden. Bu iddialı ifadeyi müellifin duygu ve düşünce dünyasında bir yere oturtabiliriz kuşkusuz. Bu beyitle başlayan “Eski Musiki” başlıklı şiiri zaten bir yönüyle gelişip serpilmiş, Dede Efendi’nin “son kudretiyle parlattı”ğı ve onun vefatıyla kapanmış bir musiki serencamına güzelleme gibidir. Yazarın niyeti nedir bilemesem de kendi adıma şöyle bir itirafta bulunabilirim. Yirmili yaşlarımın başında “eski musiki” ile meşgul biri olarak bu mısraları duymak beni içten içe bir gurura sevk ediyordu. Öyle ya, çok insanın anlayamadığı/...